Örtüsüne Bürünenler

İbn-i Sina adını duymuşsunuzdur. Peki bu adamın kim olduğunu ve bizlere nasıl örnek olması gerektiğini hiç düşündünüz mü? 



Büyük üstad İbn-i Sina 11. yüzyılda yaşamış, çok yönlü bir araştırmacı. Tıp ve felsefe üzerine birçok çalışma yapmış, adını yalnızca yaşadığı yer ve dönem için değil, pek çok ülkede ve uzun yıllar duyurmayı başarmıştır. Yazdığı "El Kânun Fi't-Tıbb" isimli kitabı, batı ülkelerinde hekim adaylarına uzun bir dönem ders kitabı olarak okutulmuş ve batılılar dilleri dönmediğinden İbn-i Sina'yı "Avicenna" olarak telaffuz etmişler :) 

Avicenna, hayatı boyunca 200’den fazla kitap yazmış ve sadece tıp değil; geometri, felsefe, mantık, fıkıh ve Arapça üzerine de çalışmalar yapmış. Ayrıca o devirde yapılan bazı savaşlara da katılmış. Avicenna bu kadar işi kaç yılda yapmış biliyor musunuz? 57 yıllık ömrü olduğunu düşünürsek; kâğıdın, kalemin ve bilginin zor ulaşıldığı o dönemde bu kadar bilgiye sahip olması; onun düşünme, araştırma ve bilgiye ulaşmaya duyduğu sevgiyi gözler önüne sermiyor mu? Bizler, 21. yüzyılda yaşıyoruz ve artık bilgiye ulaşmak çok da zor değil. Yıllarca oturduğumuz ama bir türlü bizi öğrenmeye sevk etmeyen okul sıralarımızdan veya dizilerimizin, sabah programlarımızın başından kalkarak okumaya, araştırmaya ve ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaya başlamak; işte asıl zor olan bu… 


Eskiden insanlar anatomi, farmakoloji, cerrahi gibi bilimleri içeren hekimlikten tutun da lisan öğrenmek, ticaret erbaplığı, ressamlık sanatı veya mimarlık gibi yetenek ve bilgi isteyen bir işi öğrenmek için bulabilirlerse bir ustanın yanında öğrenci olmak ve kitaplar bulup okumak, araştırmak yani bilginin peşinden koşmak zorundaydılar. Bizlerse 5-6 yaşlarında girdiğimiz “eğitim yarışında”, bitiş çizgisine ulaştığımızda hayatımızın genel anlamda çevremizdeki insanlar tarafından yoğurulduğunu ve gelecek yaşamımızda üzerine koyarak ilerleyebileceğimiz büyük bir bilgi birikimimiz olmadığını görüyoruz. 


Bu durumda yapmamız gereken şey, içerisinde bulunduğumuz okulda (ilkokul, lise, üniversite) veya işimizde rutin bir döngüye girmek yerine yaşama, geleceğe, dünyaya dair yeni bir şeyler öğrenmek, keşfetmek. Dil öğrenmek, imkân varsa yurtdışına çıkmak, dünyaya bakış açımızı değiştirmek. Her gördüğümüz/duyduğumuz bilgiye inanmak yerine üzerine uzunca düşünmek yani tefekkür etmek. Çevremizdekilere de telkin etmemiz gereken şey bu! 


Kuran’da Rabbimiz, peygamberimiz’e “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve insanları uyar” demektedir. Peki, bizim de yaptığımız şey aslında; örtümüze bürünmek ve görmezden gelmek, umursamamak, rahatımızı, rutinimizi bozmamak için farklı düşüncelere, yeni bilgilere üç maymunu oynamak; internetimiz (sınırsız bilgi kaynağımız), kitaplarımız ve “beynimiz” olduğu halde, hiçbirisini gerektiği gibi kullanamamak, aklın zekatını vermemek değil mi? 

Unutmayın, bir kitap iki paket sigaradan pahalı değil ve kullandığımız takdirde hepimizin muazzam bir potansiyeli var...

Yorumlar